بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

ثُلَّةٌ مِّنَ ٱلْأَوَّلِينَ ٣٩

Bunların bazıları eski ümmetlerden,

– Seyyid Kutub

وَثُلَّةٌ مِّنَ ٱلْءَاخِرِينَ ٤٠

Bazıları da sonrakilerdendir.

– Seyyid Kutub

وَأَصْحَٰبُ ٱلشِّمَالِ مَآ أَصْحَٰبُ ٱلشِّمَالِ ٤١

Defterleri soldan verilenler. Vay gele başlarına!

– Seyyid Kutub

فِى سَمُومٍ وَحَمِيمٍ ٤٢

Onlar gözeneklerine işleyen kavurucu bir rüzgar önünde ve kaynar su içinde,

– Seyyid Kutub

وَظِلٍّ مِّن يَحْمُومٍ ٤٣

Kara ve boğucu bir dumanın gölgesi altındadırlar.

– Seyyid Kutub

لَّا بَارِدٍ وَلَا كَرِيمٍ ٤٤

Ne serinliği ve ne de okşayıcılığı var.

– Seyyid Kutub

إِنَّهُمْ كَانُواْ قَبْلَ ذَٰلِكَ مُتْرَفِينَ ٤٥

Çünkü onlar vaktiyle varlık içinde azıtmışlardı.

– Seyyid Kutub

وَكَانُواْ يُصِرُّونَ عَلَى ٱلْحِنثِ ٱلْعَظِيمِ ٤٦

Büyük günahı (Allah'a ortak koşmayı) işlemekte ısrar ediyorlardı.

– Seyyid Kutub

وَكَانُواْ يَقُولُونَ أَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَٰمًا أَءِنَّا لَمَبْعُوثُونَ ٤٧

«Ölüp toprak ve kemik yığını olduktan sonra, biz yeniden mi diriltileceğiz?

– Seyyid Kutub

أَوَءَابَآؤُنَا ٱلْأَوَّلُونَ ٤٨

Eski atalarımız da mı?» diyorlardı.

– Seyyid Kutub

قُلْ إِنَّ ٱلْأَوَّلِينَ وَٱلْءَاخِرِينَ ٤٩

De ki: «Öncekiler de, sonrakiler de.»

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu